Derin bir soluk alıp elimi ona doğru uzattım.
"Yapma bunu, hiç kimse için değmez" Başını iki yana salladı. Gözleri kan kırmızıydı. Pencerenin kenarlarına daha sıkı tutunarak "Daha fazla yaklaşma! Yoksa seni de beraberimde götürürüm" dedi ve kendini geriye doğru bıraktı.
O an her şey sessizliğe büründü. Tam bir saniye boyunca konuşmayı kesti evren. Bana çığlık atmam için, ona durması için bir fırsat tanıyordu sanki. Koşup onu yakalamalıydım.
Yapma anne beni geride bırakma demeliydim!
Ama annem beni hiç bir zaman dinlememişti. Onun çığlığı yeri göğü inletirken kalbim göğsümde bin bir parçaya bölündü. Ama bu seni geri getirmedi. Üzerine o son toprağı attıklarında bile kalkıp ağlama demedin bana.
Oysa sen gözümden akan tek bir damlaya bile kıyamazdın. Mezarın başında ah'layan insanlara bakarken acaba dedim annem kadar yanıyor muydu canları? Cevabını elbette biliyordum. Ama bildiğim başka bir şey daha vardı.
Onu bu pencere kenarına kadar sürükleyen her kimse bana bunun hesabını verecekti!